Yeni

Hitit Devleti Öncesi Anadolu

Hitit Devleti Öncesi Anadolu

Bu dönemde Anadolu güçlü bir merkezi otoriteye sahip değildi. Kültepe’de ele geçen Mama kralı Anum-Hirbi’den, Kaneş kralı Warşawa’ya yazılmış bir mektup siyasi durumu çok iyi özetlemektedir. Bu belge koloni çağı Anadolu’sunda küçük bölgeleri egemenliği altında tutan ve sahip oldukları askeri güç nedeniyle başka kralları da kendilerine bağımlı kılan yerel kralların varlığını ortaya koymaktadır. Bu mektubun başka bir yerinde, Warşawa’nın babası Kaneş kralı İnar döneminde, iki yerel devlet arasında biir anlaşma imzalandığı anlatılmaktadır. Mektuplarda, Asurlu tüccarların da belgelerinde kullanmış oldukları Asurcanın eski lehçesi kullanılmaktadır. Buna göre Asurca siyasal yazışma dili olarak yerel hükümdarlar arasında da kullanılmaktadır.


Asur ticaret kolonilerinde bulunmuş yazılı belgelerde, aslında Asurca olmayan birçok terim geçer. Bu terimler köken bakımından Hint-Avrupa dil ailesindendir. Aynı şekilde kişi adları da Hint-Avrupa kökenlidir. Bu kanıtlara dayanarak İ.Ö. 19 yüzyılda Hititler’in Anadolu’da var olduğunu söyleyebiliriz. Hititlerin öncüleri, kendilerini Kültepe’de krallık yapmış kişilerin soyuna bağlamışlardır. Bunlar, Asur Ticaret Kolonileri çağında çoktan Anadolu’ya girmiş, yerel devletlerin yönetiminde etkin rol oynamaya başlamışlardır. Hint-Avrupa soyundan olan Hititlerin, Anadolu’nun yerli halkı olmadıkları bilinmekte ancak göç tarihleri ve giriş yolları hakkında bilgi bulunmamaktadır.


Hititler ile ilgili ilk belgeler 1887 yılında orta Mısır’daki Tell el-Amarna’da yapılan kaçak kazılarda ortaya çıktı. Bu belgeler, İ.Ö. 14. Yüzyılda Mısır firavunları olan 3.Amenofis, 4.Amenofis ve Tutenkamon’un ön Asya’daki başka devletlerin kralları ile olan diplomatik yazışmalarını içermekteydi. Çivi yazısı ve Babil lehçesi ile yazılmış olan bu tabletlerin birinde, Hitit kralı Şuppiluliuma, firavuna “kardeşim” diye hitap ediyor.  Bu hitap şekli kendini onunla eşdeğer bir hükümdar olarak kabul ettiğinin göstergesidir. 

Bazı belgelerde ise Hititlerin Suriye’ye girdikleri ve baskı oluşturdukları anlatılıyor. Mısır’ın yeni imparatorluk dönemine ait başka mektuplarda ise Mısır-Hitit çatışmasından söz edilmektedir. Hititler İ.Ö. 2. Bin yıllarında kendilerini siyasal güç olarak bütün ön Asya’ya kabul ettirmişlerdir. İ.Ö. 1. Bin yılında Filistin’de yaşamış olan Hititler ile İ.Ö. 2. Bin yılında Anadolu’da yaşayan Hititler aynı kişiler değillerdir. Ancak dil ve köken bakımından asıl Hititlerin akrabaları, onların bir bakıma devamı idiler.



Hititçenin çözülmesi ile Boğazköy’de bulunmuş binlerce tabletin okunması yolu açılmış oldu. Boğazköy arşivinde sadece devlet yönetimine ait belgeler değil aynı zamanda tarih, edebiyat, mitoloji, din, sihir ve büyü, hukuk gibi yazım türlerini kapsayan tabletler de bulunmuştur. Bu bilgi Boğazköy arşivinin daha çok kitaplık niteliği taşıdığını göstermektedir. Bu kitaplıkta ele geçen belgeler Hititçenin yanında daha birçok eski dili de içeriyordu. Hititler kendi dillerini Neşa kentinin dili olarak adlandırıyorlardı. 

Hititçe, Anadolu’da İ.Ö. 2 binde konuşulmuş tek Hint-Avrupa kökenli dil değildi. Güney batı Anadolu’daki Luwiya ülkesinin dili olan Luwi dili de, Hint-Avrupa dil ailesindendir. Hititlerin ikinci yazı sistemi olan hiyeroglif yazısının da Luwiler tarafından icat edildiği düşünülmektedir. Mısır’daki gibi resim yazısı olan Luwi hiyeroglifleri, özellikle büyük boyutlu kaya yazıtlarında ve mühürler üzerinde Hititler tarafından kullanılmıştır. Luwice ve Hititçe ile akraba olan bir başka Hint-Avrupa dili de Anadolu’nun kuzeybatısında bulunan Pala ülkesinin diliydi. Hititleri çok etkilediği için Boğazköy arşivinde de sıklıkla rastlanan Hurri dili bu dillerle akraba değildir. Anlaşıldığına göre, Kuzey Mezopotamya ve Suriye’de yerleşmiş Hurlar, Mezopotamya kültürünün Anadolu’ya aktarılmasına aracı olmuşlardır. Bu arşivlerde zamanın diplomasi dili olan Akadça(Asur-Babil dili) ile yazılmış tabletler de vardır.

Hiç yorum yok