Asur Ticaret Kolonileri
Asur Ticaret Kolonileri Çağı
Mezopotamya’da kurulmuş devletlerin tarihleri, Anadolu’nun
tarihine göre daha iyi bilinir. Bunun nedeni o dönemlere ait yazılı belge
sayısının fazlalığı kadar, bunulan kral listelerinin de varlığıdır. Asur
Ticaret Kolonileri konumuza geçmeden önce kral listelerini açıklamak yararlı
olacaktır.
Kral
Listeleri
Hatırlanabilen ilk kraldan belgenin yazıldığı ana kadar başa
geçmiş bütün krallıkları tahtta kalış süreleri ile sıralamaktadır.
Kral listeleri sadece kralların kaç yıl başta kaldığını ve
hangi sırayla tahta geçtiklerini açıklar. Bunun dışında başa geçiş tarihini
vermez. Bu kralların hangi tarihler arasına yerleştirmemiz gerektiğini bilebilmek
için bir değişmez nokta bulmak gerekir. Bunu da bize Mısır ve Mezopotamya
kaynaklı olan astronomi çalışmaları ve gökyüzü cisimlerinin hareketlerine, ay ve
güneş tutulmalarına ait gözlemlerin kaydedilmiş olduğu belgeler sağlar.
Asur Devleti’nin vatandaşları olan tüccarlar, İ.Ö. 19. Yüzyıl
ve 18. Yüzyılda Kültepe’de olduğu gibi, Anadolu’nun değişik yerlerinde ticaret
kolonileri kurmuşlardır. Bu koloniler iki türden oluşmaktaydı. Birincisi Karum
adı verilen Asurca rıhtım, liman anlamına gelen kent beylikleri yakınında
kurulmuş, Asurlu tüccarların belirli bir serbestlik için yaşayıp mesleklerini
icra ettikleri büyük yerleşmelerdi. İkincisi ise, Wabartum denilen, misafir
anlamına gelen, ana merkezler arasında tüccarların konakladıkları ve mallarını
geçici olarak depoladıkları bir çeşit kervansaraylardı. Bu ticaret kolonileri
uluslararası karakter taşımaktadır. Bu bölgede Anadolu’dan, Kuzey Suriye ve
Mezopotamya’dan da tüccarlar ticaret yapmaktaydı. En çok yazılı belge veren
ticaret ağı Kaneş (Kültepe) karumudur. Tablet veren diğer iki karum Hattuş
ve Alişar’dır.
Asur ile Anadolu arasındaki ticaretin temelini, Asur’dan
Anadolu’ya satılan kalay ve dokuma ürünleri, karşılığında ise Anadolu’dan Asur’a
satılan bakır oluşturmaktadır. Bakır ticaretinin Kaneş karumundan değil, bakır
madenlerinin yakınında kurulmuş olan başka bir karumdan yapıldığı
anlaşılmaktadır. Kaneş karumunda ele geçen belgelerde bakır yollanması ile
ilgili bir tablet bulunamamıştır. Büyük bir olasılıkla bakır ticaretini elinde
tutan ve Fırat yakınındaki Ergani bakır madenleri ile ilişkili bir karum
bulunmaktaydı. Asurlu tüccarların Anadolu’ya getirdikleri kalayın Mezopotamya’dan
değil, İran’da bulunan kalay kaynaklarından alındığı sanılmaktadır.
Asur’dan getirilen tekstil ürünlerinin ise, Asur’a başka
bölgelerden gelen yünün dokunması ile oluşturulduğu ve dokumacılık işinde
genellikle kocaları Kaneş karumunda ticaretle uğraşan kadınların çalıştığı
görülmektedir. Bazı tekstil ürünlerinin Asur aracılığıyla güneydeki Babil’den
alındığını, işlenmiş eşya olarak bazı tunç malzemelerinin Asur’a satıldığına
ait yazılı belgeler bulunmaktadır. Mezopotamya ile İndus bölgesinin de ticari
ilişkileri olduğuna dair belgeler olsa da buradan alınan eşyaların Asurlu
tüccarlar aracılığıyla Anadolu’ya gönderilip gönderilmediğini kesinlikle
bilmiyoruz.
Bu ticaret kervanlarında eşekler kullanılıyordu. Her
tüccarın Asur’dan birkaç eşeklik kervanlarla yol çıktığı fakat bunların
birleşerek konvoylar oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yollarda bazı tehlikeli
durumlarla karşılaşıldığı da anlatılmaktadır. Büyük ihtimalle haydut
tehlikesinden söz edilmektedir. Aynı zamanda kervanı korumak için adam
tutulduğu da yapılan ödeme belgelerinden anlaşılmaktadır. Yazılı belgelere göre
Asurlar, Anadolu’ya getirdikleri her malda çok yüksek kazanç sağlamışlardır.
Özellikle kalay satışından yüzde yüzü aşan kar elde etmişlerdir. Alıcının
borcunu zamanında ödeyememesi durumunda yüzde otuz oranında faiz elde
edilmektedir. Kolonilerin bulunduğu kentlerdeki yerel Anadolu kralları da buna
karşılık dış alımı yapılan mallar üzerinden vergi almaktaydı. Ayrıca kervan
yollarının geçtiği bölgelerdeki beylere de yol vergisi ödeniyordu. Kaneş gibi Karumların
yakınında kurulu kentlerin kralları meteorik demir ve değerli taşları doğrudan
kendileri satma hakkına sahiptiler. Bu nedenle, bazı malları yerel krallara
haber vermeden kaçak olarak onların bölgesine sokan ve vergiden kurtulma
yollarına başvuran tüccarlar da vardı. Belgelerde kralların tüccarları
kaçakçılık yapmamaları konusunda uyardığı da görülmektedir.
Yerel kralların Asurlu tüccarları koruma yükümlülüğünden
başka, soygunlar nedeniyle oluşan kayıpları garanti etmek yükümlülüğü de vardı.
Tüccarlar ise siyasi ve adli bakımdan Asur yönetimine bağlıydı. Bu tüccarlar
Anadolu kültürüne etki etmemişlerdir. Bu kolonilerin hangi nedenlerle sona
erdiği bilinmemektedir. Yalnızca bunların büyük bir yıkımla yok olduklarını
biliyoruz.
Hiç yorum yok