Eski Türklerde Tıp
Otaçı ve emi
olarak isimlendirilen hekimler, kamların aksine bitki, hayvan ve mineral
kökenli ilaçlarla hastalarını tedavi ederlerdi. Otacı, ot kelimesinden
türetilmiştir. Eski Türkçede ot, tıbbi bitki, ilaç, zehir ve kendiliğinden
yetişen bitki anlamındadır. Otacı ise, otamak (ilaç yapmak) fiilinin köküne
meslek bildirme eki (cı, çı) getirilerek türetilmiş Türkçe bir kelime olup hekim
anlamındadır.
Eski
Türkçede ilaç ve deva karşılığı ilk devirlerde em, ot em ve sem ile beraber
emsem olarak kullanılmıştır. Em kelimesinden türeyen emlemek, hastalığı
ilaçlarla tedavi etmek demektir.
Emçi hekim
anlamına geldiği gibi ilaç yapan eczacı anlamını da taşır. Divanı lugati’t
Türk‟te (DLT) hekim karşılığı Atasagun da kullanılmaktaydı.
Kutadgu
Bilig, eski Uygur Türkçesi sözlüğündeki ve aşağıda örneklerini vereceğimiz
DLT’deki tıpla ilgili kelimelere bakarak, Uygurlardan itibaren İslam
öncesi orta Asya Türk tıbbının geçmişe göre hayli gelişmiş olduğunu
söyleyebiliriz.
DLT’de tıpla
ilgili kelimeler şunlardır: sağ: sağlık, sükel, igçil: hasta, ig, kem:
hastalık, iglemek, kemlemek: hasta olmak, iglelmek, kemlenmek: hastalanmak,
igletmek, kemletmek: hastalatmak , iglenmek: bir parça hastalanmak, ağrısı
tutmak , kartamak, kartanmak, samlatmak: sağaltmak, onğulmak: iyileşmek, ot,
em, sem: ilaç , otaçı, emçi, atasagun: tabib , otamak, emlemek: tedavi etmek;
atgag: karındasu birikmesi, hidropsi, bars: bit ve pire ısırmasıyla ciltte
oluşan kabartı, baş: yara, balıg: yaralı, baş tükenmek: yaranın ateşle
dağlanması , bezgeç: titretici sıtma, titreme , bıçgıl, bıçılgan: el ve ayak
derisinde oluşan çatlaklar , çektürmek: kan aldırmak, çelpeklenmek: gözün çapaklanması
, çerlenmek: vücudun ağırlaşıp, hastalanması , dağ, tükün: dağlama, emrişmek:
uyuz v.s.‟den kaşınmak, deride karıncalanma, isitmek: sıtmaya tutulmak,
kabargan: ciltte kaşıntı veya sıcaktan oluşan kabartı, sivilce , kepek: kepek,
kiçinmek: kaşınmak , köglenmek: yüzde çil çıkmak, kanagu: kan almakta
kullanılan neşter, sorgu: kan almakta kullanılan bir alet, belig: yaraları
deşmekte kullanılan mil, arkacak: ağza ilaç damlatmak için kullanılan içi boş
alet.
Hastalık
türleri, anumı: cüzzam, çeçek: çiçek hastalığı, çor: avret yeri bitişik kadın,
enüç: göze inen perde , ısrık: göze perde inmesi , enüçlemek: göze inen
perdenin tedavisi (ı/3001), inegü: göbek üzerinde kulunca benzer hastalık,
isitmek: sıtmaya tutulmak , sarıglığ: sarılık hastalığı olan, tirsek: arpacık,
bukuk: guatr, çıpkan: vücutta ortaya çıkan kırmızılık (zizyphus vulgaris) ,
közümekliğ: gece görüp, gündüz göremeyen hasta, kültgü, külgü: kalp durması ,
ötrüm: müshil, sarıg suv: karında toplanan sarı su, ödem, sarığ kezik: sarılık
hastalığı, sengil: yüzde ıkan ergenlik, siyil; yüzde meydana gelen iğit
hastalığı , tamurmak: burun kanamak, temregü: temre , tirsgek: arpacık , toga:
iç ağrısı , udhuz: uyuz , um: karın şişkinliği, kursak bozukluğu,
hazımsızlıktan midesi şişmek , yubakulak: sıtmadan titreme , uçguk: nezle ,
sükül: siğil .
İlaçlardan,
avılku: meyvesinin suda eritilerek göz hastalığında kullanılan bir bitki,
bezinç: bağlarda biten, kızıl renkli, dal ve yaprakları ilaç olarak kullanılan
bir bitki, iprük: kabızlığa karşı yoğurt ile süt karıştırılarak kullanılan
ilaç, kunduz kayrı: kunduz taşağından yapılan ilaç, ışgun: şerbeti çiçek
hastalığında kullanılan, kırmızı çiçekli bitki, çahşu: filiz herç. Lycium otu
olup, usaresi göz hastalıklarında kullanılır, çurnı: Türk hekimlerinin yaptıkları
sürgünlük ilaç, yakrıkan: yelden. Atlayan dudakların tedavisinde kullanılan bir
bitki, ilrük: safra ve balgamı söktüren bitki tohumu, üzerlik tohumu, keküş:
şişliklerde kullanılan bir ilaç aksırgan otu, kezik: sıtma, kızlamuk: kızamık,
sıgun: adamotu (cins. Gücü artırmak i.in kullanılıyordu) , süt ötrüm:
kabızlıkta kullanılan mercimeğe benzer bir bitki, tanga yava: kasnı ağacı
püsesi. Yoğurtla karıştırılarak tutmaca katılarak ona renk veren bir ilaç, toy:
ilaç yapılan bir ot yakığ: yara tedavisi için çeşitli ot ve nesnelerden
yapılarak ağrılı, hasta yerin üstüne konan ilaç, bu işleme de yakığ
yakmak denir. Urumday: zehir etkisini gideren taş, panzehir, uyutucu
otlar da kullanılıyordu. Destanlarında ifade edilen dağ çiçeği ile ana sütü
karışımı yaralarda kullanılmaktaydı.
Komşu
ülkelerden Hindistan’dan getirilen ilaçlar arasında, arubat: demirhindi, hasnı
(çocukları semirtmek için kese içine konup emzik gibi. Çocuğun ağzına konurdu),
İrvi, uragun ve zehirli bir bitki olan kara ot sayılabilir.
Ayrıca bazı
hastalıklarda okuyup üfleme, yel yelpinmesi denen cin çarpmasında, hastanın
yüzüne soğuk su serpilerek “kovuç Kovuç!” (kaç Kaç) Denir ve üzerlik veya öd
ağacı ile tütsülenir veya çocuğun yüzüne tütsü yapıldığı sırada “ısrık
ısrık!”, denir ki “ey peri ısırılmış olasın!”, demektir çocukların göz
değmesinden korumak için ise yüzüne egit denen, safrana bazı maddeler
karıştırılarak, yüze sürülürdü.
Codex
cumanicusta, kıpçaklarda sıhhat anlamında sağlık, hastaya sökel, hastalığa
sökellik, ilaca ot, hekime otaçi, neştere sungulza, cüzzama kelepen, uyuzlu
kişiye guturgan, sıtmaya issilik denirdi.
Hiç yorum yok