Yeni

Asya Hunları Üzerine Detaylı Bir İnceleme

Çin Kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol, Tunguz soyundan bazı grupların başındaki "Kuzey barbarları hanedanı"nı belirtmek üzere Hiung-hu adı verilen grup Türk'tür. Buna göre devleti kuran ve yürüten topluluk Türk'tür. Bu sonuca varmamızın sebebi ise; Türk bozkır kültürüne göre yaşamaları, Gök Tanrı'ya inanıyor olmaları, ailenin baba hukuku üzerine kurulu olması ve en önemlisi devletin idareci zümresinin dilinin Türkçe olmasıdır. Devletin sahipleri kendilerine "kavim, halk" manasında "Hun"(Khun-hün) diyorlardı.
   Hun siyasi birliğinin ağırlık merkezi Orhun-Selenga ırmakları ve Ötüken-Ongın ırmağı üzerindeki Karakum ile Ordos bölgesi arasıdır.Hun siyasi birliğinin kesin tarihi ise M.Ö. 4. asırdır. Hunlarla ilgili en eski yazılı vesika ise M.Ö. 318 tarihinde yapılan antlaşmadır. Bu antlaşma şöyle gerçekleşmiştir: Çin'e hakim olan Chou iktidarının zayıflaması ile ortaya çıkan 14'e yakın derebeylik Çin iktidarını ele geçirmek için birbirleriyle mücadele etmektedirler. Bu derebeyliklerden Ch'in'in gittikçe kuvvetlenmesinden endişelenen komşu 5 krallık M.Ö. 318 yılında Hunlar ile ittifak anlaşması yapmışlardır. Bu anlaşmadan sonra Hunlar, Çin üzerinde baskıyı arttırmışlardır. M.Ö. 256 tarihinde Şen-si'de iktidarı tamamen devralan Ch'in Devletinin ünlü hükümdarı Shih-huang-ti(M.Ö. 247-210) kuzey taarruzlarına karşı sınırlarını büsbütün kapatmak için Çin Seddi'ni  yaptırır. Ancak Çin Seddi de Çinlileri korumaya yetmeyecekti. Çünkü Han sülalesi(M.Ö. 206-M.S. 220) kurulmuş ayrıca Hun Devletinin başına da Mo-tun(Mete Han) geçmişti.(M.Ö.209)
   Mo-tun'un başa geçişi de kanlı olmuştu. Üvey annesinin babası T'u-man(Teoman)'ı kandırmasıyla tahttan mahrum kalan Mo-tun emrindeki 10 bin atlı ile katıldığı sürek avında T'u-man'ı öldürerek Hun hükümdarlığını ilan etti(M.Ö.209-174). Hun dilinde "imparator" manasında "sonsuz genişlik, yücelik,ululuk" anlamına gelen Tanhu(Şanyü) ünvanını aldı. Devleti yeniden düzenledi. Bu sırada Tung-hular( Moğol-Tunguz kabileler birliği) Mo-tun'dan toprak talep etti. Bu talebe savaş açarak cevap veren Mo-tun Tung-huları perişan etti. Böylece hakimiyetini kuzey Peçili'ye kadar genişletti. Sonra Orta Asya'da Tanrı dağları-Kansu çevresindeki Yüe-çileri mağlup etti(M.Ö. 203). Mo-tun, daha sonra Çin'e yöneldi. M.Ö. 201-199 yılları arasında 3 yıl süren bu savaşlarda Ma-i, Taiyuan bölgelerini zaptetti. Han sülalesinin kurucusu İmparator Kao-ti'nin ordusunu, Pai-teng'de Turan taktiği ile çembere aldı. İmparator, bozkır bölgesinin Hun devletine terki, yiyecek ve ipek verilmesi ve yıllık vergi ile ordusunu kurtardı.
   Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında imzalanmış ilk milletler arası mukavele olduğu belirtilen bu antlaşma gereğince Mo-tun'un bir Çin prensesi ile evlenmiştir. Sonuç olarak Çin ile dostluk havası içinde, İmparatoriçe Lü(M.Ö. 195-179) ve imparator Wen-ti(M.Ö. 179-157) zamanlarında da devam etmiş olan ticari münasebetler geliştirilmiştir. Bu dönemde Mo-tun, Baykal gölü kıyılarından İrtiş yatağına kadar olan bozkırları ve daha batıdaki Ting-lingler, bazı Ogur kolları ile meskun araziyi kuzey Türkistan'ı zapt etti.  Ayrıca oradaki Yüeçilerin komşusu Wusunları himayesine aldı. Bu fetihlerle büyük Hun hükümdarı o çağda Asya kıtasında yaşayan bütün Türk soyundan toplulukları kendi idaresinde tek bayrak altında topladı. İmparatorluk sınırlarının doğuda Kore'ye, kuzeyde Baykal gölü ve Ob, İrtiş,İşim nehirlerine, batıda Aral gölüne, güneyde ise Çin'de Wei ırmağı-Tibet yaylası-Karakurum dağları hattına kadar ulaştığı bu tarihlerde Hunlara tabi olanlar arasında Moğollar, Tibetliler, Tunguzlar ve Çinliler de vardı. Mo-tun, tarafından Çin devletine gönderilen M.Ö. 176 tarihli mektuptan anlaşıldığına göre, sadece iç Asya'da Türk devletine bağlı kavim ve şehir devletçiklerinin sayısı 26 idi.
   Büyük Hun Devletinde ekonominin temeli başta at olmak üzere hayvan yetiştiriciliğiydi. Hun bölgelerinde halk, kan akrabalığı ile birbirlerine bağlı ailelerin meydana getirdiği sosyal ve siyasi birlikler olarak disiplinli ve kendilerini müdafaa için daima silahlı kabileler haline yaşıyor ve devlet bu kabile birliklerinin kendi aralarında sıkı işbirliği yapmalarından doğuyordu. Ordunun Mo-tun tarafından tanziminden sonra merkezden idare edilen askeri teşkilat niteliği kazanmıştır.
   Hun devleti merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Büyük Hun devletinde büyük makam sahipleri ve yüksek mevkili görevlilerin hepsi Türk'tü. Yalnızca küçük memurluklara Çinliler getiriliyordu.
   Mo-tun, öldükten sonra yerine geçen oğlu Tanhu Ki-ok(M.Ö. 174-160) geçti. M.Ö. 166 tarihinde Çin'e girerek başkent Ch'ang-an yakınındaki imparator sarayını yakan Ki-ok, bu seferdeki gayesine uygun olarak Çin ile iktisadi ilişkilerini dostane bir şekilde sürdürmek için bir Çin prensesi ile evlendi. Bu evlilik sadece Çin ile siyasi ilişkileri bozmamak için yapılmış bir hamle idi. Ama ileride Çin ile temas halinde olan bütün Türk devletlerinde kötü neticeler verecek bir gelenek de böylelikle başlamış oldu. Ki-ok devrinde fazla hissedilmeyen Çin entrikaları oğlu Kün-çin(M.Ö. 160-126) zamanında arttı. İlk defa imparator Wu-ti(M.Ö. 141-87) kalabalık ordusuyla Hunları yıkmak için planlar yapmaya başladı. Bu savaşlarda Çinliler, Hunlara karşı büyük zaferler kazandı. Bu askeri başarının sırrı, Çin'in ordularını Hun ordu sistemine göre yetiştirmesidir. M.Ö. 127-117 yılları arasında Çin ordularının Ordos'taki Hunlara karşı kazandıkları zaferler Hun ağırlık merkezinin Gobi'den kuzeye Orhun nehri bölgesine kaymasına sebep oldu. Hun akınları durmuş, bilhassa Tanhu Tsü-ti-hou(M.Ö. 101-96) zamanından itibaren 40 yıl devamında zengin güneybatı topraklarının istilaya uğraması ile devlet geliri azalmış, o zamana kadar Çin'den vergi ve hediye olarak sağlanan mali destek kesilmişti. Çin propagandası gittikçe artmıştı. bu durumdan bir çıkar yol bulamayan Tanhu Ho-han-yeh(M.Ö. 58-31) Çin himayesine girmeyi kabul etti. Sol kanat hükümdarı olan kardeşi Çi-çi ise kardeşinin bu kararını kabul etmeyerek tanhuluğunu tanımadı. Tanhu'nun fikrinde direnmesi Hunları M.Ö. 55 tarihinde ikiye ayırdı.daha sonra ise Çi-çi kardeşini mağlup ederek hun imparatorluğunun başına geçti. Ho-han-yeh ise kendine bağlı kitlelerle birlikte, desteğini sağladığı Çin'in kuzeybatı sınır bölgesine çekildi.
   Çi-çi devleti güçlendirmek için batıya yöneldi. M.Ö. 51 yılında önce Tanrı dağları kuzeyi-Işık göl havalisindeki Wu-sunları yendi. Tarbayatay bölgesindeki Ogurları, daha kuzeydeki Kırgızları ve İrtiş etrafındaki Ting-lingleri hakimiyetine aldı. İki yıl içinde kazandığı başarılarla Aral gölüne kadar bütün batı bölgesini idaresi altına aldı. Çi-çi, hükumetinin kuzey Moğolistan'daki ağırlık merkezini de Çu-Talas nehirleri arasına kaydırarak orada etrafı surlarla çevrili yeni bir başkent inşa ettirdi(M.Ö. 41). Böylece Türkistan sahasına, Türk halkını iyice yerleştirdi. Sonra, Fergane ve Baktria havalisini kendisine bağladı. Böylece güney batı sınırları Anadolu'ya kadar uzanan Parth(Pers) İmparatorluğunun kuzey doğu kısmını zapt etmek için planlar hazırlamaya başladı.
   Fakat Çi-çi'nin hakimiyeti uzun sürmedi. Toprakları çok genişti ve Hun devleti bu bölgelere henüz tam anlamıyla yerleşememiş, komşu devletler ile münasebetlerini geliştirmiş değillerdi. Çin, Wu'sunları ve Kang-kü devletini ikna ederek, Talas ırmağı üzerindeki Hun başkentini tamamiyle tahrip etti( M.Ö. 36). Çi-çi, oğlu ve hatunları saray içinde çarpışarak can verdi.
   Çi-çi'nin batıya doğru uzaklaşmasından sonra kendini toplayan ve Çin hükümeti ile anlaşma yaparak (M.Ö. 43) devlet meclisinin kararı ile başkenti Orhun bölgesine nakleden Ho-han-yeh(ölümü M.Ö. 31)'e bağlı kütleler Yu Tanhu zamanında(M.S. 18-46) Çin'e karşı istikballerini elde ederek doğuda Mançurya'ya, batıda Kaşgar'a kadar olan geniş bölgeyi tekrar idarelerine aldılar. Fakat Yu'nın ölümünden sonra iç anlaşmazlıklar yaşandı. Bu döneme denk gelen kıtlık ve çok sayıda hayvan kırımı ekonomiyi alt üst etti. Yu'nun oğlu Tanhu P'u-nu'ya karşı mücadele eden Pi(P'u-nu'nun yeğeni), kuzeydeki Hun kabileleri arasına çekilerek kendini tanhu ilan etti(M.S.48). Böylece Hunlar tekrar ve artık bir daha birleşememek üzere ikiye ayrıldı: Pi'nin önderliğinde Kuzey Hunları(Kuzey Moğolistan'da),Tanhu P'u-nu önderliğinde Güney Hunları(Güney Moğolistan'da)
   Bu iki Hun devleti arasındaki fark ise Güneydekilerin Çin hakimiyeti altında yaşaması, kuzeydekilerin ise daima istiklallerini korumasıdır. Bundan başka, Güney Sibirya, Cungarya ötesine kadar batı ve iç Asya'daki bütün şehir devletleri de Kuzey Hunlarının idaresindeydi. Dolayısıyla siyasi ve askeri Çin saldırılarının ana hedefi Kuzey Hun devleti oldu. Çin, Hunlara bağlı doğudaki Moğol-Tunguz karışımı Wu-huan ve Sien-pi kütlelerini kışkırtmış ve ayaklanma çıkmasına neden olmuştur. Batıda ise Yarkent Krallığı, Şan-şan, Turhan ayaklanmaları ile uğraşmışlardır. Hun devleti duruma yeniden hakim olduktan sonra Çin'i sınır kasabalarında serbest ticarete mecbur etti(61-65). Buna karşı Çin devleti de Hunları askeri harekatla çökertme hazırlığına başladı. General Pan Ç'ao'nun kumandasında Çin ordusu 30 yıl süren harekat sonunda Kang-k'ü'ye kadar zengin kervan ve şehirleri Çin idaresine geçirdi. iki cephede savaş veren Hunlar, Sien-pilerin hücumlarıyla yıkıldı. Toprakları düşman kabilelerin istilasına uğradı. Hun halkı Güney Kazakistan bozkırlarında yaşayan soydaşlarına(Çi-çi Hunları) katıldılar.
   M.S. 48'den beri Çin'in kuzeyinde tampon bölge halinde olan Güney Hunları da pek huzurlu değildi. Kukla tanhulara karşı Hun kabilesi sık sık ayaklanıyordu. Kuzey Moğolistan'ı işgal eden Sien-piler güneye doğru baskılarını artırdılar. Tanhu'nun Çin'e tamamen teslim olma kararı üzerine Hunlar tarafından öldürülmesi devleti başsız bıraktı. Böylece Hunlar dağınık kabile hayatına geri döndüler. Ülkenin 5 eyalete bölünerek Çinli askeri valilerin gözetimine verilmesi ile de Güney Hun Devleti de sona ermiş oldu(M.S. 216)

Hiç yorum yok